WhatsApp

WhatsApp

Gerçekleşen bir Amerikan rüyası

2014 yılında, Brian Acton ve Jan Koum isimli iki arkadaş, henüz genç sayılabilecekleri yaşlarda, birçok insanın hayal bile edemeyeceği derecede bir şöhret ve zenginliğe ulaştılar.

Jan-Koum-ve-Brian-ActonBrian 1972’liydi. Michigan’da doğmuş, 1994’te meşhur Standford Üniversitesi’nin bilgisayar bilimi bölümünden mezun olmuştu. Daha üniversitenin ikinci senesinde Rockwell International firmasında çalışmaya başlamış, daha sonra Apple ve Adobe firmalarında ürün test uzmanı olarak iş bulmuştu. 1996 yılında Yahoo’nun 44. Elemanı olarak işe alınmıştı. 1998 yılında tüm hayatını değiştirecek biriyle, Yahoo’da altyapı mühendisi olarak çalışmaya başlayan 1976 doğumlu Jan Koum’la tanışacaktı.

Kiev’de doğup büyümüş bir Rus Yahudi’si olan Jan, 1992’de Amerika’ya göç eden annesi ve ninesi ile birlikte Kaliforniya’nın Mountain View şehrine yerleşmişti. Bir sosyal destek programıyla hayata tutunmaya çalışan fakir ailenin babası da daha sonradan onlara katılmaya çabaladıysa da bunu başaramamıştı. Jan’ın annesi bebek bakıcılığı yapıyor, kendisi ise bir markette temizlikçilik yapıyordu. 18 yaşında San Jose State Universitesi’nde bilgisayar programcılığı okumaya başladı. O da Brian gibi daha okurken okul masraflarını çıkartmak için Ernst & Young şirketinde güvenlik test uzmanı olarak çalışmaya başlamıştı. 1997’de Yahoo’da işe girdi.

Brian ve Jan dokuz yıl Yahoo’da çalıştıktan sonra beraberce işten ayrıldılar. Bir sene boyunca yeni işlere başvurdular. İkisinin de Facebook’a yaptıkları iş başvuruları reddedildi.

Cep telefonlarında GSM şebekeleri üzerinden internet kullanımının ucuzlaşıp yaygınlaşmaya başladığı günlerde kafa kafaya veren iki arkadaş, pahalı ve konforsuz SMS’lerin yerini alacak bir mesajlaşma uygulaması geliştirmeye karar verdiler.  Onlara kısa sürede inanılmaz bir servet kazandıracak meşhur uygulamanın ismini Jan koydu: “WhatsApp”.

 

Ne haber? Ne var ne yok?

Bu isimde basit bir kelime oyunu vardı. İfade tıpkı “ne haber? ne var ne yok?” anlamına gelen “what’s up” ifadesi gibi telaffuz ediliyordu. Sondaki “up”, mobil uygulamalara verilen “app” kısaltmasına dönüşüyordu.

Brian ve Jan firmalarını 24 Şubat 2009’da kurdular.

Uygulama hızla popülerlik kazandı. Nasıl para kazanılacağı basitti: uygulama ilk sene bedava olacaktı. Bir yılın ardından uygulamayı kullanmaya devam etmek isteyenler, yıllık bir dolar gibi son kullanıcı için çok cüz’i bir ücret ödeyeceklerdi. Kullanıcı sayısı yüz milyonları aşmış bir uygulama için bu her sene milyonlarca dolarlık kazanç demekti.

Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg bu hızla yayılan mesajlaşma uygulamasına karşı kayıtsız kalamadı ve 2012 yılının bahar aylarında Jan Koum ile tanışmak istedi. O günlerde başlayan görüşmeler iki yıl boyunca sürdü ve nihayet 2014 yılının 19 Şubat’ında Facebook’un WhatsApp’ı 19 milyar dolar gibi daha önce duyulmamış bir bedel karşılığı satın alacağı açıklandı.

Satın alma açıklandığında facebook’un 1.2 milyar, WhatsApp’ın 450 milyon kullanıcısı bulunuyordu.

Silikon Vadisi’nde teknoloji firmaları kurulur büyütülür ve parça parça satılırlar. Bu yaygın bir iş modelidir. Fakat WhatsApp’ın satışı SilikonVadisi’nin de gördüğü en pahalı satıştı.

 

Neden Facebook Bu Kadar Para Ödedi?

Mobil uygulamalar pazarı global ölçekli devasa bir pazar. Bu pazara her gün binlerce yeni ürün sürülüyor ama bu pazara sürülen tüm ürünleri -binlerce benzerleri arasında sıyrılıp çıkmayı başarsalar bile- önemli bir problem bekliyor: unutulup bir kenara atılmak. Akıllı telefonlarımızda yükleyip bir daha yüzüne bakmadığımız onlarca uygulama var. İşte WhatsApp gibi uygulamaların farkı burada ortaya çıkıyor. WhatsApp kullanıcıları uygulamalarını unutmak bir tarafa he gün her dakika açıp kontrol ediyorlar. Mesajlaşma uygulamaları insanların günlük hayatlarının bir parçası oluyor.

Peki, insanların sürekli baktığı, kullandığı bir uygulama olmak neden önemli? WhatsApp herhangi bir reklam göstermiyor, o zaman nereden para kazanıyor ve servisin devamlılığını sağlıyorlar?

Bu sorunun cevabı başka bir yazının konusu…